RANGE ROVER İLE ANIN TADINI ÇIKARMAK: ŞİLE
Hikaye: Mustafa Berzah
Şehirden uzaklaşmak istediğim bir gündü. 2010 model Range Rover’ım ile kısa bir yolculuğa çıkma kararı aldım. Genelde aşırı yoğun olduğu için istediğim gibi gezemediğim Şile sahili, o gün sakin ve huzurluydu. Biraz güneşin de tadını çıkarmak umuduyla öğleden sonra 13:00 gibi sahile vardım. Yolculuklarımı genellikle arkadaşlarım ile yaparım ancak bu kez tek başıma yolculuğa çıkmak istedim. Daha oraya varmadan ne kadar keyifli bir gün geçireceğimi tahmin edebiliyordum.
Şile sahili özellikle araçla gitmek ve iyi vakit geçirmek için çok keyifli bir alan. Range Rover’ımın özelliklerini test etmek, çoğu aracın giremeyeceği alanlara girip güzel anılar biriktirmek bana farklı bir haz veriyor. O gün de aracım ile denizin kenarına kadar inmiştim. Katlanabilir sandalyemi aracımın yanına kurdum ve dalgaların sesini dinledim.
Biraz da olsa gürültüden uzaklaşabilmiş olmanın keyfine vardım. Bütün bunlar olurken aynı özgürlüğü başka bir aracım olsaydı yaşayamazdım diye düşündüm. Ben Range Rover’ı tanımlarken hep aykırı bir araç demeyi tercih ediyorum. Bana göre sıradanlığa, alışılmış sınırlara aykırı bir araç Range Rover.
Fazla plan yapmadan, kendimi özgür hissetmeye ihtiyacım olan her anda aracıma atlayıp yolculuklara çıkmayı seviyorum. Bu sebeple içimdeki sesi dinleyebildiğim, kendime vakit ayırabildiğim ve anın tadını çıkarabildiğim anlar ile Range Rover’ım arasında büyük bir bağ var. Onu, beni asla yarı yolda bırakmayacak bir arkadaş gibi görüyorum.
Yakın zamanda ise Land Rover Freelander’ı ve Discovery’si olan birkaç arkadaşımla beraber 2-3 günlük bir kamp macerasına çıkmayı çok istiyoruz. Şehrin dışına çıkmayı planladığımız için mutlaka bütün malzemelerimiz ile gitmemiz gerekiyor.
Bu tarz durumlarda araçlarımız bize güven veriyor. İlk fırsatta Range Rover’ım ile bu tarz bir tecrübeyi yaşamak istiyorum. Umarım o maceramı da sizinle paylaşabilirim.