Rize’deki Petran Yaylası’na gitmek için hazırlıklarını tamamlayan Macerasever ekibi, karlı bir İstanbul sabahına uyanmaları sonrası programlarını değiştirmeye ve İstanbul’da Defender ile birlikte adrenalin dolu bir maceranın peşine düşmeye karar verdi.
İstanbul’un karlı havasını yakalayan Orkun ve Cüneyt, bu durumu iyi değerlendirmek adına kendilerine bir yol haritası çıkardılar. Yapmak istedikleri 3 şey vardı.
1- Tipi şeklinde yağan karın altında kano yapmak
2- İstanbul’un karla kaplı ormanlarında bisiklete binmek
3- İstanbul’un içinde kayak yapmak
Hedeflerini belirleyen Orkun ve Cüneyt, Defender ile birlikte ilk olarak kanolarını suya indirebilecekleri özel bir alan aramaya başladılar. Uygun bir yer bulduktan sonra bölgeyi keşfetmek için hemen kanoyu suya indirdiler ve kürek çekmeye başladılar.
Orkun: “Cüneyt, yıllardır seninle karlı bir İstanbul’da macera yaşayalım diyoruz.”
Cüneyt: “Artık ümidi kesmiştik.”
Orkun: “4 yıldır konuştuğumuz bu konuyu bugün gerçekleştiriyoruz.”
Kendilerini kuzey ülkelerinden birinde gibi hisseden Orkun ve Cüneyt yaşadıkları deneyim karşısında oldukça heyecanlandılar. Dünyanın en büyüleyici şehirlerinden biri olan İstanbul’da kürek çekerken iklim krizine de değinen ikili, çıktıkları yolculukta ilk hayallerini gerçekleştirmiş oldular. Ancak Cüneyt’in bir hayali daha vardı.
Hava git gide soğuyor ve tipi daha da yoğunlaşıyordu. Kanoyu sudan çıkartana kadar üzeri kar ile kaplanmıştı bile. Ancak Cüneyt bir şey daha yapmak istiyordu. Karlar altındaki İstanbul’da kendini suya bırakmak…
Orkun: “Cüneyt, bunu yapmak zorunda değilsin.”
Cüneyt: “Biliyorum.”
Orkun: “Bunu gerçekten yapmak istediğine emin misin?”
Cüneyt: “Bunu yapmak çok istiyorum çünkü bundan keyif alıyorum.”
Kürek çekerken soğuktan korunmak için üst üste giymiş olduğu korumalı kıyafetleri çıkarttıktan sonra kendini suya bırakan Cüneyt, hayatı boyunca unutamayacağı anın ilk kulacını attı. Cüneyt biraz yüzdükten sonra yüzünde bir gülümseme ile sudan çıktı.
Orkun ve Cüneyt, bembeyaz manzaranın içerisinde ilerlerken tipinin hızlanması ile yürümekte zorlanmaya başladılar. Kanoyu Defender’a doğru çekerken Orkun birkaç önemli bilgi paylaştı.
Kar yağarken hangi sporu yaparsanız yapın tipi gözlüğü yani “Goggle” takmak çok önemli. Goggle, Eskimo’ların ahşaptan yaptıkları kar gözlüğüne verdikleri isim. Panjura benzeyen tasarımında boşluk alanlar olduğundan tipiye karşı gözünüzu kısmadan yürüyebilme imkanı sunuyor.
Orkun
Kanonun üzerinde biriken kar kanoyu ağırlaştırdığı için çekmeyi daha da zorlaştırıyordu. Biraz dinlendikten sonra araçlarına ulaşan Macerasever ekibi, kanoyu Defender’a yerleştirdiler ve ikinci maceraları için bisikletlerini kullanacakları bir yer bulmaya yola koyuldular.
Karlı, çamurlu ve kaygan zeminde Defender’ın limitlerini zorlayan Macerasever ekibi, ana yoldan çıkarak ormanın derinliklerine doğru yol almaya başladılar.
Orkun ve Cüneyt karla kaplı yollarda ilerlerken oldukça dikkatliydiler. Çünkü yoğun yağan karın ağırlaştırdığı ağaç dalları yola doğru eğilmişti. Polonezköy*’e gelmek üzere olan ekip, ağaç dallarının eğilmesi ile adeta tüneli andıran bir yola denk geldiler. Bu aynı zamanda yeni bir maceranın da işaretiydi.
Cüneyt, Defender’ın tavanına bağlı kano ve bisikletlerin ağaç dallarına zarar vermemesi için merdiven şeklini alan yan basamak aksesuarı ile aracın yukarısına çıktı. Aracın üzerine çıkan Cüneyt, ağaç dallarında biriken karları temizlemeye başladı. Hendeğe düşmeden yavaşça ilerleyen Orkun, Cüneyt’in dallardaki karları temizlemesinin ardından rahatladı.
Kano sürüşündeki rüzgar, etkisini yitirse de yoğun ve kalın taneli kar yağışı hala devam ediyordu. Bisikletlerini Defender’dan indiren ikili, snowboard ve kayak takımlarını da yanlarına alarak yola koyuldular. Bisiklet kullanmak için zorlayıcı olan hava ve yol koşulları, Macerasever ekibi için eşsiz bir deneyime dönüşüyordu.
Her yer bembeyazdı. Şehrin gürültüsünden ve ışıklarından uzakta olan Cüneyt ve Orkun kendilerini doğanın sessizliğine bıraktı.
Ekip ilerlemeye devam etti. Yol bazı yerlerde daralıyor ve neredeyse geçmesi imkansız hale geliyordu. Orkun ve Cüneyt ilerleyebilmek adına yer yer bisikletlerinden inip dar alanlardan geçmez zorunda kaldılar. Kar kalınlığının arttığı yerlerde pedal çevirmek zorlaştığından bir süre sonra bisikletlerinden indiler ve yürüyerek yollarına devam ettiler.
Zorlu kar yürüyüşünün ardından ikili, hedefledikleri yere ulaştılar. Sıra uzun zamandır bekledikleri son maceraya gelmişti. İstanbul’da kayak yapmak. Orkun ve Cüneyt kayak yapacakları yere Polonezköy ormanının derinliklerindeki bir tepeye yürüyerek tırmanmaya başladı. Yol zorluydu. Bildikleri bir yol olmasına rağmen kar ile kaplı yüzeyin altında ne olduğunu bilmiyorlardı. Bu sebeple daha fazla dikkatli olmalıydılar.
Tırmanışın sonucunda kayabilecekleri bir alana ulaşan Macerasever ekibi, hayallerini gerçekleştirmek üzere kaymaya başladı. İlk kayışlarından o kadar mutlu olmuşlardı ki bu ekibe yetmedi ve kayacakları ikinci bir yamaç bulmak için yola koyuldular.
Kayacakları yeni yamacı bulmaları çok fazla zamanlarını almadı. Ekipman kontrollerini son kez yaptılar. Artık her şey hazırdı.
Arkalarından batan güneş ile yamaçtan aşağıya doğru kaymaya başladılar. Kar yumuşak ve çok tazeydi. Kimse geçmemişti. Orkun ve Cüneyt’in bıraktıkları yeni kayak izleri ortama hareket getiriyordu.
Macerasever ekibi uzun zamandır hayalini kurdukları İstanbul macerasını böylelikle tamamlamış oldular.
Peki bir sonraki macera neresi olacaktı?
Eğer bir maceracıysan, yolun nereye gittiği ile ya da yolun nerede bittiği ile ilgilenmezsin. Sadece gitmeye devam edersin…
*Polonezköy. Türkiye sınırları içindeki küçük bir Polonya. 1842 yılında İstanbul’un Beykoz ilçesine bağlı bir köy alanına Polonyalılara özel bir sığınma yeri verilmiştir. Polonya bağımsızlığını kazandıktan sonra Türkiye’deki göçmenlerin bir bölümü Polonya’ya geri dönmek yerine burada kalmayı seçmiştir. Köyün tarımdaki başarısı Atatürk’ün dikkatini çekmiştir. Atatürk’ün köyü ziyaret etmesinin ardından 1938 yılında burada yaşayan halk Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına kabul edimiştir.