Yapılan araştırmalar; 2030 yılında dünya nüfusunun %60'ının, 2050 yılında ise %70'inin şehirlerde yaşayacağını öngörüyor. Şehirlerdeki bu hızlı nüfus artışının, kaynakların tükenmesine, altyapı yetersizliklerinin oluşmasına, şehirleşmenin yoğunlaşmasına sebep olması bekleniyor. Bu durumda şehir paydaşlarının tamamının eşit refah şartlarında yaşamasını mümkün kılmanın yolu, şehirleri teknolojinin olanaklarıyla akıllı hâle getirmekten geçiyor. Akıllı şehir kavramının ortaya çıkışı, böyle bir nedenselliğe dayanıyor. Peki, akıllı şehirler nasıl tanımlanıyor?
Gelecekte standardizasyon ve iyi uygulamalar yaratabilmek için güçlü bir temel oluşturmaya yardımcı olmayı amaçlayan ve bu kapsamda akıllı şehir terim ve tanımlarının standart tanımlarını sağlayan PAS 180, akıllı şehirleri "ekosistem varlıklarına sürdürülebilir ve kapsayıcı bir gelecek sunmak için fiziksel, dijital ve insani sistemlerin yapılandırılmış bir çevreyle etkin entegrasyonu" olarak tanımlıyor. Avrupa Parlamentosu'nun 2014 yılında ortaya koyduğu tanım ise "çok paydaşlı, belediye odaklı ortaklık temelinde BİT tabanlı çözümlerle kamu sorunlarını çözme yaklaşımı benimseyen şehir" vurgusunu yapıyor. Uluslararası Standardizasyon Organizasyonu (ISO) ise akıllı şehirleri şehrin planlamasını, yönetimini, inşasını, akıllı hizmetleri kolaylaştıracak Nesnelerin İnterneti, Bulut Bilişim, Büyük Veri ve entegre Coğrafi Bilgi Sistemleri gibi yeni nesil bilgi iletişim teknolojilerinin uygulandığı yeni bir şehir modeli olarak tanımlıyor.
Akıllı şehir stratejileri ve uygulama alanları; sürdürülebilirlik, hareket kabiliyeti, emniyet ve güvenlik, ekonomik büyüme, şehir itibarı gibi başlıklarda şekilleniyor. Bu kapsamda akıllı otoparktan akıllı sağlık hizmetlerine, akıllı tarımdan akıllı vatandaş hizmetlerine, akıllı enerji ya da akıllı ulaşım başlıklarına dek birçok alan, bahsi geçen yüksek teknolojilerin kamu, çevre ve verimlilik yararına akıllı şehir uygulama alanları arasında yer alabiliyor. Örneğin çöp konteynerlerinin doluluk seviyesinin Nesnelerin İnterneti teknolojisi kullanılarak tek bir merkezden yönetilmesi, hizmetlerde verimliliği mümkün kılıyor. Öte yandan aydınlatma, ısıtma ve havalandırmayı binaların doluluk seviyesine göre uyarlayan akıllı bina otomasyonları, enerji verimliliği açısından önem teşkil ediyor.
Tüm bu teknolojiler ve uygulama alanları, hikâyenin sonunda şehirlerin herkes için daha yaşanabilir ve erişilebilir yaşam alanları olmasını mümkün kılıyor.
Bugün büyük şehirlerin en büyük mücadele alanlarından biri olan ulaşım sistemleri, şehir paydaşlarının psikolojik ve fiziksel sağlığından çevresel problemlere birçok başlığı etkilediği için akıllı şehirler başlığı içinde önemli yer tutuyor. Temelde seyahat sürelerinin azaltılması, trafik güvenliğinin artırılması, yol kapasitelerinin verimli kullanımı, paydaş hareketliliğinin artırılması, çevresel zararın azaltılması ve enerji verimliliği gibi amaçlara hizmet eden akıllı ulaşım çözümleri arasında mikro mobilite, karbon salımı yapmayan ulaşım araçları ya da sürücüsüz ulaşım gibi başlıklar öne çıkıyor. Geleceğin ulaşımı için düşünen dünyaca ünlü şirketler de bu konudaki çalışmalarını hızlandırıyor. Aşağıdaki başlıklarda örneklendireceğimiz Land Rover uygulamaları, bu konulardaki öncüler arasında yer alıyor.
Hareketlilik anlayışımızı ve ulaşım kavramına bakışımızı değiştirecek uygulama ve teknolojiler arasında şüphesiz, en başta otonom araçlar geliyor. Veri olanaklarıyla kullanıcı özelinde daha konforlu bir deneyim vadeden otonom, yani sürücüsüz araçlar kullanıcıların sunduğu verileri kullanarak seyahat deneyimini gerçek zamanlı olarak iyileştirebilme potansiyeli taşıyor. Çoğunlukla yeni enerji modellerini tercih eden ve tam elektrikli çalışması öngörülen otonom araçlar, bu yönleriyle çevresel zararı en aza indirme yönüyle de fark yaratıyor. Ayrıca araçtan araca (vehicle to vehicle) ve araçtan merkeze (vehicle to grid) bağlantı olanağı sunan otonom araçlar trafik verimsizliğinin, sürücü kaynaklı risklerin azaltılmasında rol oynamayı hedefliyor. Otonom sürüşün, araçla seyahatin yaşlı ya da engelliler gibi dezavantajlı gruplar için de demokratikleşmesine yardımcı olması bekleniyor.
Land Rover olarak da, sıfır emisyonu hedeflediğimiz gelecek vizyonu The Destination Zero kapsamında bağlantılı ulaşım teknolojilerinin ve otonom araçların test edilmesi için özel bir akıllı şehir istasyonu yaratılıyor. İrlanda'daki Future Mobility Campus da Land Rover ile yapmış olduğu bu iş birliğini şu cümlelerle değerlendiriyor: "Otonom, bağlantılı, elektrikli teknolojimizi stratejik bir konumda denemek için bize gerçek dünya tesisi sağlıyor. Üst düzey yazılım şirketleriyle iş birliği yapmak, gelecekteki sistemlerimizi daha verimli bir şekilde geliştirmemizi sağlayacaktır."
Elektronik scooter'ların, bisikletlerin ya da elektrikli bisikletlerin hayatımıza girişiyle daha çok duyarlı hâle geldiğimiz mikro mobilite, şehir paydaşlarının kısa mesafeleri tek başlarına ve güvenli bir biçimde kat etmelerine olanak tanıyor. Bu sayede vatandaşlar, toplu taşıma ya da konvansiyonel bireysel araçlarını kullanmayarak trafik yoğunluğunun azalmasına ve toplu taşımada verilen hizmetin kalitesinin artmasına katkıda bulunmuş oluyor. Pandemi döneminin getirdiği kısıtlamalar; mikro mobilitenin geleceğin şehirlerinde güvenli, bireysel, hızlı, sağlıklı ve çevre dostu bir çözüm olabileceğini gösteriyor.
Testleri süren otonom araçların yaygın kullanımları için biraz daha beklememiz gerekse de enerji verimliliği, sürüş konforu ve daha az karbon emisyonu gibi akıllı şehir - akıllı ulaşım amaçlarına hizmet eden hibrit otomobiller, bugün gündelik hayatlarımızı dönüştürmeye başlıyor. %20 ila %30 oranında daha az yakıt tüketimi sağlayan, yüksek performanstan ödün vermeyen, ideal verimliliği ve performansı bir araya getiren hibrit motor seçeneklerini ürün yelpazesinin tamamında sunan Land Rover, bu dönüşümün öncülerinden... Türkiye’de de Range Rover, Range Rover Sport, Range Rover Evoque ve Discovery Sport modellerinin Plug-In Hybrid versiyonunu satışa sunulmaktadır. İçten yanmalı motor ve elektrik motorunu içeren, dışarıdan ya da frenlemeyle şarj edilebilen, HEV modellere kıyasla daha fazla menzil vadeden PHEV modeller; elektrik motoru kullanımı esnasında düşük oranda zararlı gaz salarak aracın karbon ayak izini düşürüyor.
Daha yaşanabilir şehirler inşa etmenin yolu; ulaşımda ve diğer tüm başlıklarda akıllı çözümler geliştiren, yeniliklere öncü olan markaların çabalarıyla daha da kısalıyor.
Bu içerik, Land Rover için Aposto tarafından hazırlanmıştır.