Türkiye’nin en güzel manzaraları arasında maceraya atılan Orkun ve Cüneyt’in adrenalin ve keşif dolu bir başka durağı da Gökçeada olmuştu. Havanın güzel olmasını da fırsat bilen ekip, Türkiye’nin en büyük adasını keşfetmek için jet ski ile Morto Koyu’ndan Gökçeada’ya doğru yola koyuldu.
Orkun ve Cüneyt’in macera planı şöyleydi:
Jet ski ile adaya ulaşmak,
Kürek çekebilecekleri bir göl bulmak,
Zeytinliköy’ün tarihi sokaklarında bisiklete binmek,
Adanın en zirve noktasına ulaşmak.
Ekip, yolculuklarına özellikle Morto Koyu’ndan başlamak istedi. Çünkü daha önce Çanakkale serisinde Gökçeada’dan çok bahsetmişler ve maceralarını da anıtın önünde, Morto Koyu’nda sonlandırmışlardı. Kaldıkları yerden keşif rotalarında ilerlemeye karar veren ekip, bu sebeple Gökçeada macerasına Morto Koyu’ndan başlamayı tercih ettiler. Yaklaşık olarak 40 km açık deniz sürüşü yapan maceraseverlerimiz, denizin dalgalı olması sebebiyle zorlu bir yolculuk geçirseler de Gökçeada’ya sorunsuz bir şekilde ulaşmayı başardılar.
Orkun: “Hakikaten zor bir yolculuk oldu. Diyebilirsiniz ki abartıyor. Bu jetlerde süspansiyon sistemi olmadığı için açık denizde ufak dalgada bile aslında insanı ciddi şekilde sarsıyor. Sizin de bunu bacaklarınızla ve kollarınızla süspanse etmeniz gerekiyor. Ama bir yandan keyifli mi keyifli. Ciddi kardiyo antrenmanı mı? Evet. Değil mi, Cüneyt?”
Cüneyt: “Evet, aslında buradan hiç anlaşılmıyor. Baksana ne kadar durgun bir sudayız. Gayet böyle sessiz ve sakin gözüküyor. Ancak rüzgâr ciddi şekilde güneyden estiği için denizin ortasında bir metre dalgaların içinden geldik.”
Antik Yunan döneminde İmros olarak bilinen Gökçeada “En”lerin adası olarak da bilinmektedir.
1- Türkiye’nin en büyük adası olan Gökçeada, 278 kilometre karelik bir alana sahiptir. Adanın çevresindeki sahil hattı ise 95 kilometre. Bu yönleriyle Gökçeada, İstanbul’da yer alan ve yaklaşık 5.4 kilometre karelik bir büyüklüğe sahip Büyükada’dan oldukça büyüktür.
2- Gökçeada aynı zamanda Türkiye’nin en batı ucunda yer almaktadır.
3- Farklı doku ve ekosistemi bünyesinde barındıran, yüksek ve volkanik dağlarla çevrilidir.
4- Türkiye’nin en çok sahili olan adasıdır.
5- Kendi su kaynağı olan bir ada olduğu için diğer Ege Adaları’nın aksine kendi kendine yetebilen bir adadır.
6- Çanakkale Boğazı’nın çıkışında yer almasından dolayı stratejik olarak önemli bir konuma sahiptir.
Tüm bunlar göz önüne alındığında aslında Gökçeada’da keşfedilecek çok şey var. Bu yüzden Orkun ve Cüneyt, hiç vakit kaybetmeden jetlerini Defender’ın arkasına yerleştirerek adayı keşfetmeye başladılar. Defender’ın römork çekme özeliği ve tavan taşıma kapasitesi sayesinde, Orkun ve Cüneyt’in hedeflerine ulaşmak adına yanlarına aldıkları ekipmanları taşıması oldukça kolay olmuştu. İkili bir sonraki maceralarına doğru ilerlerken daha da heyecanlanmaya başlamışlardı. Kürek çekebilecekleri bir göl arayışında olan ikili, yol boyunca ada hakkında bilgiler paylaşmayı da ihmal etmediler.
Orkun: “Bu adayla ilgili beni en çok ne şaşırttı biliyor musun? Burada dört tane Rum köyü hâlâ aktif. Rumlarla Türklerin birlikte yaşadığı… Aynı Osmanlı dönemindeki dokuyu sana hissettiriyor. Mesela bir kafeye giriyorsun adı da Rumca işletenler de Rum.”
Cüneyt: “Bir taraftan Rumca da duyuyorsun, Türkçe de duyuyorsun o da çok güzel bir şey.”
Macerasever ekibi, Defender ile yaptıkları yolculuk sonrası kürek çekebilecekleri bir göl buldu. Gölün kenarına kadar geldikten sonra Defender’ın yanında yer alan merdiven ile tavana çıkan Cüneyt, tavan rafına bağladıkları kanonun ipini çözdü ve kanoyu indirebilmek adına Orkun’a doğru uzattı. Gerekli koruma ekipmanlarını üzerine giyen ikili, kanolarına binerek gölde ilerlemeye başladılar.
Rüzgardan dolayı gölün dalgalanması ikilinin kürek çekmesini zorlasa da yollarına devam ettiler. Büyük bir heyecanla karşı kıyıya ulaşan ekibimiz alanı değerlendiriyordu. Bulundukları bölgede su oldukça çekilmişti. İki insan boyunu geçecek kadar…
İklim değişikliği; yangınlar, seller ve artan sıcaklarla birlikte etkisini daha da artırıyor, meydana getirdiği yıkıcı sonuçlar net bir şekilde görülüyordu. Bilim insanlarının yaptığı uyarılara göre yaşadığımız dünya ısınma yolunda. Yani, Sanayi Devrimi öncesinden daha sıcak. Dünyamızın içinde bulunduğu iklim değişikliği birçok soruna neden olmaktadır. Orkun ve Cüneyt de bu anlamda iklim değişikliğinin yol açtığı bazı sorunlara dikkat çekerken bu sorunlara karşı neler yapabileceğimize dair bilgi vermeyi de ihmal etmediler.
Orkun: “Şu an konuştuğumuz susuzluk hikâyesi de iklim değişikliğinin getirdiği birçok sorundan bir tanesi. Ama belki de en önemlisi.”
Cüneyt: “Sonuçta bu durum halka halka ilerliyor ve bir sonrakine yansıyor. Yani, burada bir değişiklik yaşandığı zaman bu tarıma yansıyor, bu gıdaya yansıyor, bu hayvanlara, bitkilere, bitki örtüsüne ve hava olaylarına…”
Kano sürüşünü tamamlayan ikili, rotalarını adanın en tepe noktalarından birine, bir Rum köyü olan Zeytinliköy’e çevirdi. Zeytinliköy aynı zamanda Aya Teodoroi olarak da bilinmekteydi.
İmroz yani Gökçeada tarih boyunca Türk ve Rum vatandaşların birlikte ve huzur içinde yaşadıkları bir yer olmuştur. Orkun ve Cüneyt de köy hakkında bilgi almak için 1970 senesinde öğretmen olarak köye gelen ve ardından yerleşen Kemal Bey ile bir araya geldiler.
Kemal Bey: “Buranın dokusu çok farklı, burası başka bir yer gibi… Sit alanı olduğu için de buradaki doku korunabildi. Bu güzelliği sit alanı olmasına borçluyuz.”
Kemal Bey ile yaptıkları keyifli sohbetin ardından Macerasever ekibi bisikletleriyle keşif için tekrar yola koyulmuşlardı. Kuş cıvıltıları arasında köyün tarihi yollarından geçip, taş evlerle çevrili engebeli sokaklarda ilerleyen Orkun ve Cüneyt, kendilerini farklı bir zaman diliminde gibi hissettiler. Bozulmadan günümüze kadar gelen nadir yerlerden biri olan bu köy, görülmeye değer birçok detaya sahipti.
Volkanik bir dağın zirvesine gitmek amacıyla ilerleyen macerasever ikili, köyün sokaklarından geçerken hayranlıklarını büyük bir heyecanla dile getirdi.
Orkun: “Cüneyt sokakların güzelliği…”
Cüneyt: “İnanılmaz. Onu diyorum ya bütün gün dolaşabilirim buralarda.”
Macerasever ekibi zirveye doğru ilerlerken adanın jeolojik yapısını da keşfetme imkânına sahip olmuştu.
Bu yolculukta aynı zamanda benzersiz jeolojik yapılar ve jeomorfolojik* oluşumlar da kendini göstermeye başlamıştı. Adanın kuzeyindeyse fokların yaşadığı beş mağara vardı.
Zirveye yaklaştıkça etrafta bırakılan çöpleri fark eden ikili, büyük bir hayal kırıklığına uğradığını belirtti. Çevreye saçılan çöplerden yangın çıkabileceğine değinen macerasever ikili, çevremize duyarlı olmamız gerektiğini vurgulayarak volkanik zirveye doğru yollarına devam etti. Orkun ve Cüneyt hedeflerine yaklaşırken kendilerini adeta gökyüzünde bisiklet biniyormuş gibi hissettiler.
Cüneyt: “Her dönüşte harika manzaralar gördük.”
Orkun: “Şu an gökyüzünde bisiklet sürüyormuşum gibi hissediyorum kendimi.”
Zirveye ulaşmak için bisikletleri ile zorlu ve engebeli yolları aşan Macerasever ekibi, sonunda hedefledikleri volkanik dağın zirvesine ulaştılar.
Macerasever ekibi farklı hava koşullarında gidilmesi zor maceralara atılmaya devam edecek. Peki bir sonraki macera neresi olacak?
*Jeomorfoloji , karalar üzerinde ve denizaltında yer kabuğunun yüzeyinde görülen şekilleri inceleyen, oluşum ve evrimlerini açıklayan, bunları kendi yöntembilimi içerisinde sınıflandıran, coğrafî dağılım ve gruplandırmalarını, nedenleriyle birlikte araştıran bir bilim dalıdır.